4 Temmuz 2016 Pazartesi

İyi bayramlar :)

Çimlerin üzerine sandalyemi atmışım, kucağımda bilgisayarım, karşımda minik havuzunun içinde oyuncaklarıyla oynayan Bolyanağım,  kuş sesleri, ağaç gölgesi, sessizlik... Sapanca'da keyifteyiz :)  Bugün arefe, yarın Şeker Bayramı. Yaşanan olaylar nedeniyle hep gergin hep endişeli hep kızgın olmaktan biraz uzaklaşmak için geldik buraya, iyi ki de geldik, Erenin ailesi, neneler hep beraberiz. Onlar Nehir i yeteri kadar göremedikleri için burda gözlerinin önünde oynamasından, bıcır bıcır konuşmasından çok memnunlar. Bizimki de bahçeli yaşamın tüm nimetlerinden yararlanıyor. benimse hiç bişey yapmadan durasım var sadece, kafamı kaldırdım ağaçları seyrediyorum, Nehir in oyununu dinliyorum...

30 Haziran itibariyle yuvanın ilk senesini geride bıraktık, 2 ay evdeyiz kızımla. Tabi arada tatile gidip geleceğiz ama çoğu zaman evde olacağız. Yuvaya, arkadaşlara alışmış küçük hanımı evde nasıl zaptedeceğim kimbilir... Haftasonları Sapanca'ya gelmek en iyisi olacak sanırım :) 

Şu an havuzunun içinde ayaklarını çarpa çarpa, etrafa sular sıçratarak, eğlenceeee diye bağırıyor Nehir, 1 saattir suyun içinde, güneş bir geliyor bir gidiyor ama o kadar mutlu ki çıkarmak istemiyorum onu. Sıcak su takviyesiyle hadi bir 15 dakika daha dedim en son, 15 dakika sonra nolcak bakalım. 

Herkese sevdikleriyle yanyana, daha umutlu, daha huzurlu, sağlık ve mutluluk dolu bayramlar diliyorum :) 

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Geniz Eti Ameliyatı


2016'nın Şubat ayına kadar sadece 3 kere hasta olan Nehir,  Şubat ayında yuvaya başlamasıyla birlikte sürekli hasta bir hale geldi...Yuvaya gidiyor, 3-4 gün sonra burun akıntısı başlıyor, takiben ya ateş oluyor, ya kulak ağrısı, doktor muayenesi sonucunda "kulakta iltihap var, sıvı var, kulaklar kızarmış vs..."gibi bir cümleyle hoopp antibiyotiğimizi alarak eve dönüyoruz.  
Kulağı hallettikten sonra bile burun akıntısı bitmiyor bitmiyor,   her yerimden selpaklar çıkarak yaşıyorum 4 aydır. 

Alerji doktoruna da gittik, o sırada akut bronşit olmuştu, 15 gün buhar yaptık, neyse öksürüğü kesildi. Tam ohh şükür, bunu da atlattık derken, yine kulaktan "orta kulak iltihabı" ve "az işitme" problemiyle esas golü yedik :(  Ve Eylül-Ekim ayı gibi gerçekleştirmeyi düşündüğümüz Geniz eti ameliyatını acilen öne aldık, bu arada kulaklara tüp de takılacaktı. Tüp dediğimiz mini minnacık yuvarlak bir parça, genelde bir süre sonra kendi kendine düşermiş, eğer düşmezse 1 sene sonra doktor alıyormuş. Yıkanırken kulaklara tıkaç takılacak, denize girerken de bandana gibi özel bir aksesuar kullanılacakmış, maksat içeri su kaçmasın.. Varlığını hissetmez, sıkıntı vermezmiş. 

Kulak Burun Boğaz Uzmanı doktorumuz bize zaten daha önce gittiğimizde " geniz eti %80 büyük, sıkıntının büyük kısmı bundan kaynaklanıyor, burun tıkalı olunca diğer organlar da etkileniyor, hastalıklar başlıyor, ameliyat olması gereken bir hastasınız,  şimdi önümüz yaz, yazın çok derdi olmaz, sonbaharda görüşürüz" demişti. Kısmet şimdiyeymiş :(  

Böyle bir anda apar topar ameliyat lafı, operasyon küçük de olsa her anneyi sarsar herhalde, nitekim beni de fena çarptı. Kontrolden 3 gün sonraya tarih aldık, hemen kan testi, anestezi uzmanıyla görüşme derken kalan 2 günü gözümde sürekli Nehir'i sedyeyle ameliyata yolladığım anla geçirdim :( Evet, ne hastalıklar var, Allah tedavisi olmayan hastalıklar vermesin, bu ne ki, basit bir operasyon sadece, bir sürü çocuk oluyor, ama işte yine de etkilendim... 

Nehir'e de küçük bir de kitap verdiler " Ameliyat oluyorum" diye, çocuklar için ameliyat gününü şirin resimlerle anlatan bir kitap. Hastaneye gitmeden 2 gün okuduk, hatta yanımızda da götürdük, bence çok faydalı oldu, iyi bir düşünce :) 

Gelelim ameliyat gününe:  26 Mayıs sabahı saat 07.00 de hastanedeydik; bizi odamıza aldılar, hemşire geldi Nehir'e üzerinde rengarenk hayvanlar-sayılar olan bir önlük getirdi, bizimki kitaptan yabancı olmadığı için hemen önlüğünü giydi, oldukça sakindi, hiç mızmızlanmadı. 
Bir süre sonra da onu sakinleştirip uyku verecek bir şurup getirdiler, şurubu da içti, beklemeye başladık. 15 dk kadar sonra şurup etkisini göstermeye başladı, bizimkinin konuşması kaydı, gülmeye başladı, derken hastabakıcılar geldi, hoop sedyeye kondu, hep beraber, Nehir'in elinde Elsa bebeği, aşağı ameliyathaneye indik. Kapıda bir tek "anne sen de gel" dedi, üstüme önlük giyip gelicem dedim, hop kapı kapandı. Ben başladım tabi ağlamaya, o kadar kendimi tutmuşum, kolay mı.. Neyse çabuk sakinleştim, gözüm saatte beklemeye başladım. 

Saat 07.59 da içeri girdi, 08.35 de doktorumuz çıktı, her şey yolunda, Nehir çok iyi, merak etmeyin, birazdan getirirler dedi. 5 dk kadar sonra da Nehir çıktı, gözleri kapalıydı, ağlıyordu :( Aslında içeride uyanmış, konuşmuş, beni istemiş, ama getirdiklerinde gözünü açamadı.. 

Sonraki 2 saat zor geçti;  ( doktorumuz demişti, 2 saat ağlayarak geçer diye) odaya çıktık, yanına yattım, hep ağlıyordu, sakinleştirmeye çalıştım, bir 40 dk kadar sonra biraz sakinleşmişti. Elinin üstündeki damar yolu açmak için kullandıkları kelebekten çok rahatsızdı, sürekli çıkarın diyip durdu, biz de oyalamaya çalıştık. Midem bulanıyor dedi, uğraştı etti, bir süre sonra da kustu, tabi kanla karışıktı :( Ama bu ona iyi geldi, gözleri iyice açıldı.  Biraz oyuncaklar, biraz çizgi film derken 2 saati geçirdik.  Bu arada 10 dakika bile uyuklamadı. Daha sonra dondurma-komposto ve süt geldi, hiç birini istemedi, zorla sütü içti ama hemen akabininde çıkardı :( 

Saat 12.00 gibi iyice ayılmıştı,  eve gidelim diye tutturdu,  aldığım bir kaç küçük hediyeyi verdim ama pek ilgilenmedi, aklı fikri elindeki kelebekteydi. Tam o sırada doktor geldi,  1 saate kadar çıkarsınız dedi, pek mutlu olduk :) Arkasından hemşire gelip  kelebeği de çıkardı, ohh bizimki rahatladı. Kalktık, biraz dolaştık, oldukça iyiydi. Elma suyu içti,  bir süre sonra da hastaneden çıktık. 

Eve gelirken de  biraz midesi bulandı, tam kapının önünde yine kustu ve bu son çıkarışı oldu. Eve gelir gelmez yatıp uyudu, 2 saat sonra uyandığında sanki hiç ameliyat olmamış gibiydi. Annemle oyun oynadılar, dergiler, kitaplar derken akşamüstü saat 17.00 gibi bizimki zıplıyordu! 

4 gün antibiyotik kullandık, bir de kulaklarına günde 4 kere bir ilaç döktük, onun haricinde ilk 2 gün Ibufen-Calpol aralıklı kullandık ( aslında 2. gün pek ihtiyaç duymadık ama yine de rahat etsin diye verdim)  şikayeti olmadı, yemeğini güzel yedi, kulaklarının açıldığını çok net anladık. En komiği de nerenden ameliyat oldun diye sorunca, elimden demesi oldu, yavrum benim, başka bir yerinden sıkıntısı olmadığı için o gün bir tek elini dert etmiş :)) 

Bu arada Ataşehir Şifa Hastanesinde,  Op. Dr. Hakan Yenice yaptı ameliyatımızı. O kadar açık, anlayabildiğimiz şekilde konuşan, bize güven veren, rahatlatan bir doktordu ki, 2. bir görüşe ihtiyaç bile duymadan, tereddütsüz kabul ettik. İyi ki de etmişiz, Nehir şimdi çok çok daha iyi :) 






29 Şubat 2016 Pazartesi

Bolyanak Okulda

4 yılda bir gelen 29 şubatta yazmamak olmaz dimi :)

Dolu dolu bir ay geçirdik; Nehir yuvaya başladı, ilk haftanın ardından hemen grip oldu, 3 hafta geçti hala burnu akıyor, yaz gelene kadar böyle yaşayacakmışız gibi bir hisse kapılmaktayım!

Benim kızım yuvaya gitmeyi o kadar istiyormuş, o kadar hazırmış ki anlatamam. İlk gün gittik, ben ondan daha heyecanlıyım tabi, girdik içeri, dedim " Nehircim ben burda seni bekliyorum, hadi görüşürüz", bizimki hiçççç arkasına bile bakmadan, bir kelime etmeden, öğretmeninin elinden tuttu, sınıfına doğru yöneldi, ben kaldım mı öyle mahzun mahzun :( İnsan bir annecim bekleyeceksin değil mi der, bir öpücük verir, bir tamam der, yok hiççç bişi demedi. Dediler ki, siz bir iki saat oturup bekleyin, isterseniz kameradan izleyin, bakalım neler yapacak. Oturdum izlemeye başladım ben de gözlerim dolu dolu. Nehir ise son derece mutlu görünüyor; çocuklar bir masanın başına oturmuşlar, önlerinde oyuncaklar, yanlarında öğretmen, oyun oynuyorlar. Amma velakin hep erkek çocuklar var, bizimki tek kız, masada da o yüzden hep arabalar var :) Baktım bizimki de almış bir araba sürüyor, hemen ortama uyum sağlamış :))

1 saat boyunca onu izledim, her şey yolunda görünüyordu, rehber öğretmen gidip biraz konuştu, durumu yokladı sonra bana "isterseniz siz gidin yemek saati tekrar gelin" dedi. Ben de tabi napıcam, kızım çoktan olaya alışmış, ama ben alışamadım mı daha dicem, çıktım geldim evime. İçim bir tuhaf, onu ilk defa tanımadığım insanların arasında, yabancı bir ortamda bırakmış gelmişim, 2 saat oturcam evde ama zaman geçmiyor. Derken yuva Facebook da resimler paylaştı, dans eden bıdıklar; bizimki de tutmuş bir çocuğun elini, gülümseyerek poz vermiş, ohh dedim benim burda içim içimi yesin, hanfendi hayatından gayet memnun, danslar ediyor:)

Neyse, yemek saatinde yuvaya geri döndüm, yine izlemeye başladım. Oturmuş etrafı gözlüyor, yemicem istemiyorum fln demeden kendi kendine çorbasını içiyordu. Öğretmenler içeride koşturuyor, hangi çocuğun ağzını boş görürlerse hoop önündeki yemekten bir kaşık veriyorlardı, ay gerçekten Allah hepsine sabır versin, o kadar çocukla uğraşmak hakkaten zor!

Yemekten sonra getirdiler Nehir'i, elinde faaliyeti ile, anne bak ne yaptım diye sevinçle gösteriyor :) Güzel vakit geçirmiş, kimsenin adını öğrenememiş, faaliyet yaparken çok eğlenmiş...Yarın yine gitmek istiyor musun diye sorunca da hevesle evet dedi, ohh hanfendi benden kurtulmayı dört gözle bekliyormuş ! 

1 hafta gittikten sonra maalesef çok ateşli bir grip serüveni yaşadık, 1 hafta hiç gidemedi. Ama sonra kaldığı yerden aynı şevkle gitmeye devam ediyor. Hatta onu yuvadan aldığımda "bu kadarcık mı kaldım, daha çok kalmak istiyordum" falan diyor, tam gün bıraksam da hiç gıkı çıkmayacak gibi. Bu seneyi böyle geçirelim de Eylül'e artık tam gün okullu olsun bıdık :) 



  Yuvanın kapısında, ilk gün pozu vermeden olmazdı :) 
                             
  
Bu ay bir de ilk kuaför deneyimini yaşadı hanfendi, saçlar ilk defa kesildi, fönler çekildi, bizimki bu işi pek sevdi, süslü işte nolcak ! 

29 Ocak 2016 Cuma

Okul Zamanı


Ve Bolyanağım artık okullu oluyor :)  Gerçi sen okula mı başlayacaksın dediklerinde elini böyle hep bişey anlatırken yaptığı gibi yukarı kaldırıp "hayır, yuvaya yuvaya" diyor, doğru söylüyor ama olsun, bizim için okul süreci  resmi olarak başlıyor. 

Bir kaç okul gezdim, bir kaçıyla sadece telefonda görüştüm, internetten bolca araştırdım, sonuçta gene gittim, evimize çok yakın olan, annemin Nehir yürümeye başladığından beri, önünden geçerken hep " bak sen burda yuvaya gideceksin" dediği okulda karar kıldım:)  Sıcak, sevimli, bolca oyuncağı olan, Nehir'in de hemen beğendiği ve biz daha görüşürken çocukların arasına dalıp hamur oynamaya başladığı bir yer.

Çanta, ayakkabı, eşofman vs. gibi ihtiyaçlarımızı tamamladık geçen gün. Alışveriş yaparken bile duygusallaştım. Kızımı oraya bırakıp uzaklaşınca nasıl olacağım bilmiyorum. Pazartesi ilk günümüz; ilk hafta uyum haftasıymış, bir kaç saat beraber kalıyormuşuz, sonra eğer o halinden hoşnutsa, biraz işim var diye gidiyormuşum. Ayy nasıl olcak, heyecan bastı şimdiden. Umarım herşey güzel gider, umarım çok mutlu olur, arkadaşlarını, öğretmenlerini sever, güle oynaya gider her zaman... 

Hadi bakalım, arkası haftaya :) 



13 Ocak 2016 Çarşamba

Tik tak tik tak... Nehir 3 yaşında!

Yazmayalı ne kadar uzun zaman olduğunu aslında farkındayım, ara sıra hadi unutmadan, anılar sıcacıkken bloğu açayım da yazayım dedim ama ya bir fırsat bulamadım ya da aman sonra yazarım dedim geçtim. Diye diye bugüne geldik, bir sürü şeyi de balık hafızamla unuttuğuma eminim :(

Nehir artık 3 yaşında, böyle söyleyince vay be diyorum, 3 yıl geçti ha, ben de 3 yıl daha yaşlandım yani, hatta bence daha çok yaşlandım, x2 diyebiliriz , zalimsin zaman:(
Bazen davranışları 3 yaşından çok çok daha büyük, zaten görenler endamına bakınca 3 yaşında olduğuna pek inanmıyor, maşallah diyelim:) ama bazen de bir bebekleşiyor ki sormayın gitsin.. İnadı, huysuzluğu, tutturukluğu son sürat devam ediyor, istediği olmayınca ağlama numaraları yapıyor; onun dışında kendisi melek gibi, uyku sorunumuz hiç yok, gece kendi kendine yatıp masal okunduktan sonra uyuyor, yemesi-içmesi de çok şükür idare eder, bıcır bıcır konuşup annecim bitanem seni çok seviyorum diye saçımı okşamaya başladığı zaman eriyorum, durup dikkatle yüzüne bakıyorum 2 dakika önce beni sinirden çıldırtan bu kız mıydı diye ! Anımız anımızı tutmuyor anlayacağınız... 

Şu geçen kaç ay içerisinde Nehir ne yaptı diye düşününce aklıma ilk gelen kendisinin Frozen aşkı oluyor. Frozen hayatımıza bir girdi pir girdi.. Tam bir Elsa tutkunu olan kızım, doğum gününde  tabiki de ( !!!) Elsa kostümü giydi, Elsa'sı, Anna'sı, Swen'i, Olaf'ı üzerinde olan bir pasta istedi, oyuncakları, çantası, zartı zurtu derken evimiz küçük bir Karlar Ülkesi fanı evine dönüştü. Her gün mutlaka çizgi filmi seyretmek istiyor, şarkıları sürekli dilinde, Aldırma aldırma şeklinde elinde mikrofon dolanıp duruyor, bütün şarkıyı da ezberledi nasıl becerdiyse, size gösteri yapıcam diyip başlıyor her seferinde baştan şarkıyı söylemeye ! 




Bunun dışında bebek konuşturmak, kitap okutmak, boyama yapmak, legolarla oynamak, bebekleri suda yüzdürmek hala en sevdiği şeyler arasında. Evin içerisinde, özellikle akşamüstleri, deli danalar gibi koşturuyor, sürekli zıplıyor, hopluyor.. Bu saatlerde noluyor da bir enerji patlaması yaşıyor anlayabilmiş değilim, ki öğlenleri uyumuyor. Babasına tadilat-tamirat işlerinde yardım etmeye bayılıyor, aletleri benden daha iyi tanıyor sanırım:) 
 Her şeye ben yapıcam, ben yapıcam diye hevesle atlıyor. Mesela dün bulaşık yıkıyorum, dedi ki " annecim büyüyünce bana lavabo alır mısın " :))) Büyüyünce yemek yapıcakmış, ampul değiştirecekmiş, ev süpürecekmiş... vs. Tamam canım, sen büyü, yapmak istersen hepsini yapabilirsin, hiiiiçççç itirazım olmaz :) 

Ama kendisini oyalamak çok zor; çocuk tabi işim vardan anlamıyor, sürekli bir oyun oynama derdinde.  Oynamaya başlıyoruz, biraz zaman geçtikten sonra benim işe dönmem lazım, sen  oynamaya devam et diyorum, ıı ıhh, kendi kendine oynamıyor :( Benim de işim yoğun olunca sinirli oluyorum, boş yere bağırıyorum bazen, sonra da kendime çok çok kızıyorum ama olan olmuş oluyor. Baktım artık böyle olmuyor, en iyisi bir anaokuluna vermek dedim. Şimdi son hızla anaokulu araştırıyorum. Evimizin yakınlarındaki bir okula yarım gün başlatmayı düşünürken, o okul hakkında parkta bir anneden duyduğumuz kötü bir söz, bizi okuldan hemen soğuttu. Başka bir okula doğru kanım ısınmaya başlamışken, internette okuduklarımla yine başa döndüm. Ne kadar zormuş bu okul seçimi, ki daha bunun tam günü var, sonra ilk okulu var... Ayy içim daraldı düşününce bile. Neyse gidip biraz kızı mıncırayım da neşeleneyim en iyisi :)