29 Aralık 2014 Pazartesi

Bolyanak 2 yaşında :)


Nasıl başladı bu ay nasıl bitti anlamadım, bir yandan iş yoğunluğu bir yandan Nehir hanımın doğumgünü telaşı...  Geldik bugüne, esas doğumgünü gününe. Ama bugüne kadar 3 ayrı organizasyonla doğumgününü kutladık Bolyanağımın, artık bugün biz bizeyiz.

Çok eğlendi, çok güzel vakit geçirdi, gene doğumgünüm olsun diyip duruyor. E tabi 3 kere pasta yemek, bir sürü hediye açmak, arkadaşlarıyla oynamak bir çocuk için en güzel şey :)
3 ayrı günde kutlama yapmak tabi ki biraz yorucu oldu ama değdi, her şey bitanem için !





İlk partimiz annem-annenneannem-teyzemlerleydi. Bizimki Naz 'la coştu coştu. Odaya kapandılar, hiç kavga etmeden oynadılar :)
 




İkinci organizasyon eşimin ailesiyleydi. Çocuk yoktu ama yeni oyuncaklarına daldı gitti bizimki...





Son partimiz de dostlarlaydı. Bizimkinin ilk arkadaşları Çınar ve Ada bıdıkları, bir de paylaşılamayan "Arişş" ( Arif ) amcaları olunca çok keyifli bir gün oldu :)









Canımın içi, evimizin neşesi artık 2 yaşındasın, pek çok şeyi farkındasın, ağzından çıkan cümlelerle, hareketlerinle bazen çok şaşırtıyorsun bizi.  İnşallah çok uzun seneler böyle hep birlikte kutlarız doğumgünlerini, seni çooooook seviyoruz :)


7 Aralık 2014 Pazar

Bizim ayımız ARALIK

Aralık gelmiş hoş gelmiş, 1 haftası bitmiş bile...Aralık dedin mi, bizim evde yılbaşı ağacı kurulur, nerdeyse şubat sonuna kadar kalır. Bu sene kızımla birlikte süsledik ağacımızı, üzeri dopdolu, bakıp bakıp mutlu oluyoruz.  Özellikle ışıklarından çok hoşlandı bizimki, " bak bak ışıkları yanıyor, beraber süsledik, yılbaşı ağacı " diyor.  Gerçi geçen akşam evde koşarken düştü, biz yanında değildik, nereye çarptığını görmedik ama ağacın altına çarpmış olabilir ağzını, ön dişi minicik kırıldı, dudağını kesti:( Şimdi kırık dişi ve biraz şiş dudaklarıyla kendi deyişiyle minik koşuyor evin içinde. 



Aralık bizim için  bir tek yılbaşı demek değil, aynı zamanda 29 aralık doğumlu kızımın doğumgünü demek, mutluluk demek, heyecan demek :) 
Mum üflemeyi ve pasta yemeyi çoook seven Nehir hanım, doğumgününü sabırsızlıkla bekliyor, " iiki geldin dicez  ( İyi ki doğdun yerine nedense iyi ki geldin diyor, olsun, o da doğru bir yerde:)) , mutlu yıllar dicez, mum üflicez, nene gelcek, naz gelcek, piksel gelcek ( piksel babanesinin kedisi!) çilekli pasta yicez, minnili pasta istiyom, bebek istiyom" şeklinde konuşmalar bu aralar evimizde bol bol duyuluyor.

Peki doğumgününü ve yılbaşını sabırsızlıkla bekleyen Bolyanak bu aralar ne yapıyor? 
Çok güzel boyama yapmaya başladı, 15-20 dakika hiç sesini çıkarmadan, kendi kendine boyuyor da boyuyor. Bi de şekillerin içlerini  taşırarak da olsa boyamayı öğrendi, artık o da daha çok zevk alıyor yaptığı işten. Boyamanın her çeşidini yapıyoruz mum boya, suluboya, parmak boya. Ben de resim yapmayı çok severdim, gerçi öyle bir kabiliyetim yok ama kağıtlarla, boyalarla uğraşmak kafa dağıtıcıdır her zaman. 





Sonracıma, lego yapmak, hamur oynamak,  Gangnam style çalan mikrofonumuzla dans edip şarkı söylemek ve evcilik oynamak en çok yaptığımız şeyler. Suyla oynamayı da pek çok çocuk gibi çok seviyor. Geçen gün anneannesinde bebeğini bir güzel yıkadı, kuruladı. Resimlerde de görüldüğü gibi, her bir işi pür dikkat yapıyor benim kızım. 






Yine de havalar soğuk olunca, eve kapanıp kalınca, ikimiz de bir yerden sonra sıkılıyoruz. Havalar bugünkü gibi güzel olunca da hemen kendimizi parklara atıyoruz. 


Güzel bir haftasonu geçirdik, bol gezmeli, bol arkadaşlı. Gel bakalım yeni hafta, kızımla hazırız seni karşılamaya... 

29 Kasım 2014 Cumartesi

İyi ki doğdun Çınar :)


Deniz'imin kuzusu, Çınar'ımızın 1. yaşını kutladık bu ay. Nasıl geçti 1 sene demicem, çeken bilir dimi Deniz'im :) 

Çınar'ın doğumgünü için ne yapsak, evde mi, dışarda mı, arkadaşları katsak mı, ailece mi olsak derken sonunda herkesi bir araya toplayarak, kendi nişanını yaptığı yerde çok güzel bir doğumgünü organize etti Deniz. Kadıköy minibüs yolu üzerindeki Zero Cafe, doğumgünü, nişan vb. kutlamalar için gerek dekorasyonu gerekse hizmetiyle oldukça uygun bir mekan. 

Doğumgünü öncesinde beraber Eminönüne gidip çeşitli süsler ve hatıra çerçevesini aldık. Bu hatıra çerçevesi olayı Eminönü'nde gerçekten çok çok uygun bir fiyata satılıyor, sadece 10 tl! Geçen sene Nehir'in doğumgünü için 10 katından fazla verdiğimi düşününce ahh vahh edip duruyorum. Ayrıca bir çok çeşit yapmışlar, temalara uygun olanlar var, üzerinde isim yazmak için boş alan olanlar var bizim aldığımız gibi. Becerikli arkadaşım bu boş olan alana çok güzel yazmış Çınar'ın ismini, süper bir çerçeve olmuş. 


       Çınar, babasının boğazına dayanmış, şimdiden bu evde benim sözüm geçer diyor tabi :) 


                                                       Savaş ailesi, ne güzelsiniz siz öyle 

Süs olarak 1 yaş temalı orta süsleri, peçeteler, çubuklar ve küçük bannerlardan aldık, tabi bir sürü de balon. Ben kahvaltı tabaklarına konması için çubuklara uygun kürdanlar yaptım, onlar da pek şeker oldu :) Misafirlerine dağıtmak için Çınar'ın resmiyle magnetlar yaptırmış Deniz, küçük papyonuyla çok tatlı bıdık. 




Çocuktan çocuk anneler :) 

Gelelim o güne; Nehir'in geçen seneki haline göre bence Çınar oldukça sakindi. Normalde uyuması gereken zamanda bile uyumadı ama hiç huysuzluk da yapmadı. Bir şeyler olduğunun farkında, o kucak senin bu kucak benim gezdi durdu ama aslında kendisi kapıdan çıkıp gitmeye pek niyetliydi, hızlı hızlı öyle bir yürüyor ki, hiç tek başına bırakmaya gelmiyor. Bir de masanın üzerindekilere karşı bir zaafı var, her şeyi eline alsın, yerlere atsın, birileri toplar nasılsa :) 

Pastası da çok çok güzeldi. Rengarenk, üzeri tam çocukların dikkatini çekmeye yönelik şekilli çubuklarla dolu ( bakınız Çınar'ın aşağıdaki hallerine ) ve tadı nefis bol çikolatalı bu pastayı Misket Pasta yapmış, ellerine sağlık, gerçekten çok başarılıydı. 











Her yaşın pastan gibi çoook renkli, çoook tatlı ve güzel sürprizlerle dolu olsun kuzum. İyi ki doğdun Çınar, İyi ki Çınar'ı doğurdun Deniz :) Hep beraber daha nice doğumgünleri kutlarız inşallah ! 









21 Kasım 2014 Cuma

Bolyanak Okuyor : "CEMİLE her şeyi kendi yapmak istiyor"



  Aslında Bolyanak her şeyi kendi yapmak istiyor diye bir kitap da ben mi yazsam acaba :) Her şeyi kendim, kendim, kendim yapıcam diye tutturduğu bu günlerde bu kitap bize cuk oturuyor. 
Sabah, öğle, akşam Cemile okuyoruz evde.  Elimizde bu seriden 5 kitap var, ilk aldığımız yaz başında "Cemile yüzmeyi öğreniyor"kitabıydı, bizimki onu pek sevmişti. Demin aramama rağmen bulamadım, herhalde evde bir yerlere soktu küçük hanım. Şimdi de sürekli bu kitapları okuyoruz, artık satır satır ezberledim ! 

Kaknüs Çocuk'tan çıkan Cemile serisini, Aline de Petingy yazmış, Nancy Delvaux  resimlendirmiş ve Seda Darcan Çiftçi de Türkçe'ye uyarlamış. Toplam kaç kitap olduğunu bulamadım, sanırım 38 civarı. Özellikle resimleri çok başarılı buluyorum, Cemile o kadar şeker ki :)  3-7 yaş arası çocukların günlük yaşamlarından seçilen hikayeler ile sade, canlı, dinamik ve orjinal çizimler bir araya gelmiş ve ufaklıkların dikkatlerini uzun süre odaklayabilecekleri neşeli kitaplar ortaya çıkmış. Genellikle hoşgörü,arkadaşlık, karşılıklı saygı gibi değerleri ve yaşamın içinden çıkarılacak ilk dersleri vurguluyor. 

Şu an en çok okuduğumuz "Cemile her şeyi kendi yapmak istiyor" kitabında, Cemile kendini pek çok şeyi tek başına yapabilecek kadar büyümüş hissediyor, bu nedenle zaman zaman annesini kızdırıyor ( işte tam da bizim durumumuz ), dedesinin sözünü dinlemiyor, başına iş açıyor. Ama kitabın sonunda Cemile her şeyi kendi yapamayacağını, biraz daha büyümesi gerektiğini anlıyor. 


Kitaplar aslında 3+  için ama Nehir ilgiyle dinliyor, hatta biz okurken daha o satıra gelmeden bazen kendi söylüyor "tavşanlar kaçmış " gibi. 




Şimdi uyku vakti, gidelim de bir Cemile okuyalım, sonra kitabı elimden alsın, kendim kendim desin, biraz da resimlerine bakarak kendi anlatsın, sonra bitti desin versin elime kitabı, şimdi orman anlat desin ( orman, bizim için kırmızı başlıklı kız demek), iyi ki bir kere anlattım, her gün mutlaka 1 posta da orman anlatıyoruz. Masal da bitsin, sonra direne direne, anca 1 saatte uyur bizimki... 


18 Kasım 2014 Salı

Evvel zaman içinde...

Bir zamanlar bir küçük bıdık varmış. Bu şirin mi şirin bıdık, 2 yaşına yaklaşırken iyice söz dinlemez olmuş. Annesinin her dediğine "yapmicam", "istemiyorum","hayır gelmicem", "hayır toplamicam", "hayır giymicem" şeklinde yanıtlar vermeye başlamış. Anne bir gün kendini kaybederek bu küçük bebeğine çok bağırmış, sonra da pişman olmuş, uykusunda onu öpüp özürler dilemiş. Ama gel gör ki bu sahneler evde çok sık tekrarlanmaya başlamış, anne ne yapacağını şaşırmış. Küçük bıdık hiç söz dinlemiyor, bir şeyi tutturdu mu vazgeçirmek mümkün olmuyor, ağlaya ağlaya krize giriyor, annesini babasını çok üzüyormuş. Annenin sinirleri harap olmuş, böyle durumlarda bıdığı sakinleştirmek çok zormuş.  Genel olarak çok uslu olan, yaramazlık yapmayan bu cimcime, tutturmaya başlayıp ağladığı zaman pek sevimsiz oluyormuş. Anne, "bu günler de geçecek, elbet daha çok laftan anlamaya başlayacak, daha iyi olacak" diyormuş kendi kendine, ama etraftaki kişiler büyüdükçe işin daha da zorlaştığını söylüyormuş. Sahi bu iş nasıl oluyormuş, anne-babalar da, özellikle anneler de nasıl bir sabır varmış?!? 

Evde oturan anne olmak daha mı zormuş, çalışan anneler dışarda ohhhh mu diyormuş, eve gelince daha mı kolay tahammül ediyormuş herşeye? 
Anne şimdi evden çalışıyormuş ve bu gidişle bir süre daha evden, bıdığının yanından çalışmaya devam edicekmiş. Bu yüzden miymiş annenin bu tahammülsüzlüğü, sabırsızlığı, zaman zaman bıkkınlığı? Onu çok çok severken, öpüp koklamalara doyamazken, bu bıkkınlık kelimesini ağzına alınca kendini suçlu hissetmesi normal miymiş? 

Anne çözümsüz sorular içindeymiş, tek bildiği bıdığının hayatının ta kendisi olduğu, canının içi olduğuymuş. Ne kadar sinirlense de, bağırsa da çağırsa da o onun herşeyiymiş, biricik bebeğiymiş. Hem o daha çok küçükmüş, tek derdi kendi isteklerinin o istediği anda olmasaymış. Büyüdükçe dertleri de onunla birlikte büyüyecekmiş. 

Belki de anne gibi bir çok başka kadın varmış evrende, kafasında böyle sorular olan,  sinirlenip bağırdığında kendini kötü anne hisseden... Ama anne şunu biliyormuş ki böyle yaşamaya alışmak gerekirmiş, çünkü o da kendi annesini zaman zaman çok üzermiş, ama annesiz de yapamazmış. Annelik her şeyiyle çocuğunu sevmeyi, ondan asla vazgeçmemeyi, onu çok kızdırsa da onu affetmeyi gerektirirmiş çünkü. 

Anne bunları yazınca biraz rahatlamış, kendini daha iyi hissetmiş. Saat 23.00'de anca uykuya dalan bıdığını öpüp o da kendini yatağına atacakmış artık. Sabah baba işe gidince de onun kokusuyla uyumaya devam etmek için koynuna alacakmış küçük cimcimesini. 






10 Kasım 2014 Pazartesi

Kızı olan yapar derler, AŞURE

Ben gelmişim 32 yaşına, annem bir kere bile aşure pişirmemiş! Amma ve lakin, madem benim kızım var, bu sene biz de aşure yapalım deyince, hemen kolları sıvadı sağ olsun. 
Bizim ailede aşureyi hep Asuman teyzem pişirir, bu nedenle biz de bir bilene danıştık, teyzemden yardım aldık, annem, anneannem ve 2 teyzem hep beraber aşure pişirdik. Evimizin bereketi artsın, bolluğu taşsın dedik, çevremize bol bol dağıttık :) 

Aşağıdaki tarifteki ölçüler teyzemin senelerdir yaptığı aşureye göre. Biz ölçüyü biraz arttırarak tarifi uyguladık ve 4 tencere içinde aşuremizi pişirdik ! Kısmetse seneye, ölçüyü arttırmadan deneyeceğim, bu ölçüyle de yeterince çok çıkıyormuş. 


   AŞURE 


  • 3 su bardağı buğday 
  • 1 çay bardağı pirinç
  • Birer su bardağı fasulye, nohut 
  • 1,5 kg şeker  ( arada tadına bakıp şekeri arttırabilirsiniz)
  • 1/2 kg süt 
  • Kurutulmuş meyveler ( Üzüm, kayısı, incir)
  • Fındık, ceviz 
  • 1 elma
  • 1 portakalın kabuğu
  • 4-5 tane karanfil 
  • 3 damla gül suyu 
  • Yaklaşık 6 litre su 
  • Süslemek için çeşitli kurumeyve ve kuruyemişler (Biz kuru kayısı, kuş üzümü, toz fıstık, file badem, nar, ceviz, fındık ve tarçın kullandık)
  1. 3 bardak buğdayı ve pirinci bir gece önceden yıkayıp, 2 litre suyla 1 taşım kaynatıyoruz. 
  2. Sabah, suyunu dökmeden, helmelensin diye içinden biraz blendırı geçiriyoruz. 
  3. 1 gece önceden haşladığımız fasulye ve nohutu tenceremize ilave ediyoruz. 
  4. Üzerine 4 litre su koyup hepsini yaklaşık yarım saat kaynatıyoruz. 
  5. Kurutulmuş meyveleri küçük küçük doğrayıp, fındık ve cevizle beraber tencereye ekliyoruz. 
  6. Elmayı doğruyor ve portakal kabuğunu rendeleyerek tencereye ilave ediyoruz. 
  7. Şekeri ve aynı anda sütü de tenceremize koyarak 5 dakika kadar daha kaynatıyoruz. 
  8. 1 çay kaşığı kadar tuz serpiyoruz.
  9. Ocaktan almadan hemen önce karanfili yarım bardak kadar suyun içinde kaynatıp biraz soğutuyor, içine gül suyunu da ilave ederek tencereye ekliyoruz. 
  10. Sıcakken kaselere paylaştırıyor ve üstünü dilediğimiz malzemelerle süslüyoruz.

Afiyet olsun :) 


30 Ekim 2014 Perşembe

Kuru Meyveli Kek

Nehir kuru kayısı, üzüm, incir gibi kuru meyveleri yemeyi çok seviyor. Özellikle kuru üzüm, bıraksak 1 paketi yer, bana mısın demez ( Yaş üzüm için de aynısı geçerli) ! Geçen gün markette gezinirken Otamon marka "Hünerli Meyveler" kuru meyve karışımını gördüm. Kuru üzüm, kesme kuru incir, kesme kuru kayısı, kiraz ve portakal kabuğu şekerlemesinden oluşan bir paketti. 


Ne zamandır da meyveli bir kek yapmayı istiyordum ama meyveleri tek tek kesmeye üşeniyordum:)) Hemen aldım, paketin üzerindeki tarifle kekimi yaptım ve ortaya bu güzel kek çıktı: 


Kuru Meyveli Kek 


  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 paket kuru meyve karışımı ( 1 su bardağından biraz daha fazla) 
  • Meyveleri karıştırmak için 1 kaşık un 
  • 3 bardak un 
  • 1 paket vanilin
  • 1 paket kabartma tozu 
  1. Oda ısısındaki yumurtaları şekerle birlikte iyice çırpıyoruz. 
  2. Süt, sıvıyağ ve vanilini de ekleyerek çırpmaya devam ediyoruz. 
  3. Unu ve kabartma tozunu eleyerek karışıma ilave ediyor, çok az karıştırıyoruz.
  4. Kuru meyveleri 1 çorba kaşığı una bulayarak karışıma ekliyoruz. 
  5. Yağlanmış kek kalıbımıza karışımı döküyor ve önceden 180 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 40-45 dakika pişiriyoruz.

Bolyanağım için tabağa koydum, daha resmini çekemeden kenarından koparıverdi, üstüne de "nam nam namm" çekti :) 

Afiyet olsun, 

24 Ekim 2014 Cuma

Tirik Tirak Çocuk Atölyesi'nde Bir Gün

Nehir'i düzenli bir oyun grubuna götürememenin derdine düşmüşken, Şehrin Çocuk Hali'nde bir atölye dikkatimi çekti. Tirik Tirak Çocuk Atölyesi'nde çocuklarla çiftlik aktivitesi yapılacakmış, hem de 18 ay-3 yaş aralığında, cumartesi günü 10.30-12.00 arası. İşte dedim, ilk deneyimimiz böyle olsun. Kayıt yaptırmak için hemen aradım ancak maalesef yer kalmamıştı. Telefon konuşmamız esnasında öğrendim ki, meğerse her hafta aynı yaş grubu için bir aktivite düzenleniyormuş. Bir sonraki hafta temamız dinazorlar dendi, ben de hemen kaydımızı yaptırdım:) 

Böylece geçen hafta sonu hem benim hem de Nehir için bir ilk yaşandı. Ona akşamdan anlatıp durdum, bak yarın seninle oyun yerine gidicez, orada arkadaşlar olacak, onlarla beraber oyanayacaksın, yeni bir şeyler öğrenicez, ben de yanında olacağım, eğer sıkılırsan döneriz diye.. 
Sabah heyecanla gittik, ben Nehir'den daha heyecanlı olabilirim, kabul ediyorum:)) Nasıl davranacağını, ne yapacağını bilemediğim için heyecanlıydım aslında. Neyse, Ataşehir Kindyroo ile aynı binada, ufacık, sevimli bir yerdi atölye. Kadromuz, 2 tane eğitmen, bizimle birlikte 5 tane bıdık ve annelerden oluşuyordu. Yaş grubu aşağı yukarı yakındı. İlk başta masanın etrafına toplanıldı, eğitmenimiz dinazorlu bir masal okuyarak aktiviteye başladı. Nehir zaten kitap okunmasını çok sevdiği için kıpırdaman dinledi. Arada da bana bakıyor, gülümsüyordu:) Daha sonra ortaya kocaman bir kutu geldi, içerisinde çeşitli büyüklükte dinazorlar, yumurtaları, plastikten yeşillikler, kağıtlar vardı. Her bıdık birer dinazor alıp ona yeşillik yedirdi, yumurtalarıyla oynadı. Bizimki yumurtalarla daha çok ilgilendi.


                                     

3.aktivitemiz kurabiye yapmaktı. Nehir hamur oynamayı seviyor ama henüz kurabiye yapmamıştık, eline merdane almışlığı da yoktu. O yüzden önüne konan merdaneye pek bir şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Bir de hamur da daha vıcık vıcık gelince eline, pek hoşnut olmadı. Ama neyse sonra alıştık da kurabiyelerimizi yaptık. 



Kurabiye yapımından sonra sıra da sticker yapıştırma vardı, ki Nehir'in en sevdiği şeylerdir stickerlar. Önüne konan stickerların hepsini herkesden önce yardımsız yapıştırıp bitirdi. 


5.aktivitemiz de kartondan dinazor yapımıydı. Önceden kesilen parçaları birleştirip kendi dinazorumuzu yaptık, sonra da içini boyadık. Yapıştırma da daha önceden yapmadığımız bir şey, Nehir, parçanın nereye yapıştırılacağını pek anlayamadığı, her yere yapışkan sürüp durdu. Ama artık evde de yapıştırma yapmaya karar verdim çünkü sonuçta elde ettiğimiz eserinden pek bir memnundu. Kendisi şimdi evimizde bir dolabın üzerinde sergilenmekte, ne de olsa ilk eser :) 

Eğitmenimiz dinazorun gözünü yapıştırmak için simli yapışkan sürüyor, şunun dikkatle izlemesine bakar mısınız :)

                                                 Kurabiyelerimiz ve dinazorumuz

Son aktivitemizde buzların arasına saklanmış dinazorları kurtarmaktı. Bir kabın içerisinde, yarısı çözülmüş buzların içerisinde dinazorlar duruyordu. Üstlerine ılık bir su döküldü ve buzlar erimeye başladı. Bıdıcanlar da ellerini suya daldırıp dinazorları kurtarmaya çalışıyorlardı. Suyla oynamayı çok seven kızım, dinazorları bıraktı, sürekli buz parçaları çıkarıp durdu:) 

Kurabiyeler pişince afiyetle yendi, ohhh kızımın ellerine sağlık! 

Sürenin sonuna yaklaşırken, ortaya koca bir kutuda oyuncaklar geldi, herkes çeşitli oyuncaklar alıp biraz vakit geçirdi. 
Tüm aktivitelerimiz bittiğinde Nehir de ben de mutluyduk. Kendisi hiç huysuzluk yapmadı, tutturmadı, ağlamadı, önüne konan sütünü bile içti. Pek usluydu canım:) 


Başka bir aktivitede yine görüşmek üzere diyerek ayrıldık. Bundan sonra Tirik Tirak Atölye'sinin programlarının sıkı bir takipçisi olacağım. Tabi bu tarz aktiviteler için arayışım da devam ediyor. 

Sevgiler,